Ana içeriğe atla

DÜNYA ÖLÜYOR

 

               Doğal afet insan kontrolü dışında gerçekleşen, mal ve can kaybına neden olan, büyük ölçekli olaylardır. Son yıllarda doğal afet tabiri ile sık karşılaşır olduk. Orman yangınları ülkemizde hem can kaybına hem de onarımı uzun süreç alacak orman alanı kaybına yol açtı.  2021 yılında görülen orman yangınlarını söndürme faaliyetlerine 16 ülke katıldı. Bu kadar geniş çaplı orman yangını ülkemizde unutulmayacak olaylar arasında yerini aldı.

            Doğal afetlerin en ağırını 6 Şubat tarihinde hep beraber yaşadık. 6 Şubat depremleri Dünya tarihinde etkilediği alan ve yıkım gücünün yüksekliği nedeniyle unutulmayacak depremler arasında yer aldı. Ancak biz ülke olarak kaybettiğimiz 50 bine yakın insanımızı “eşimizi, çocuklarımızı, ana ve babamızı” asla unutmayacağız. On bir ili etkileyerek özellikle Kahramanmaraş, Hatay ve Adıyaman’ı yerle bir eden, etkisi Akdeniz’in karşı kıyısına Mısır’a kadar ulaşan depremler silsilesi.

            Son olarak aşırı yağışların sebep olduğu can kayıplarımızın olduğu sel felaketini yaşadık. Üzgünüz ama üzgün olmamız tüm bu yaşananları hafifletmiyor. Buradan çıkarmamız gereken dersler olduğunu düşünüyorum. Ancak bazı durum tespitleri yapmamız gerekir diye düşünüyorum. İlk olarak yukarıda bahsettiğimiz afetler sadece ülkemize özgü afetler değil keza iklim değişikliği tüm Dünya’da olumsuz etkilerini aynı şiddette gösteriyor. Orman yangınları Amerika’yı ve Avrupa’yı kasıp kavurdu. Yağış düzensizlikleri hem ciddi kuraklığa hem de sel, dolu gibi can kaybına sebep olan afetlere neden oluyor.

            Son dönemlerde yaşadığımız doğa olaylarına baktığımızda yıkım gücü ve şiddetinin artarak devam ettiğini görüyoruz. Bunun başlıca sebebi küresel ısınma ve beraberinde oluşan iklim değişikliğidir. Gezegenimizin atmosferi tıpkı bir sera gibi çalışır. Yeryüzüne ulaşan güneş ışınlarının neredeyse yarıya yakını yeryüzünden yansır. Atmosferimiz, sera gazı olarak da nitelendirilen karbondioksit, metan, su buharı, ozon, azot oksit vb. gazlar sayesinde yeryüzünden yansıyan güneş ışınlarının bir kısmını tekrar yeryüzüne gönderir. Bir battaniye işlevi gören sera gazları sayesinde yeryüzündeki ortalama sıcaklık, insanlar, hayvanlar ve bitkilerin hayatını sürdürmesine imkân verecek bir ısı düzeyini, 15°C’yi yakalar. Sera gazları olmasaydı, yeryüzünün ortalama sıcaklığı -18°C civarında olurdu. Sera gazlarının bu doğal etkisi “sera gazı etkisi” olarak adlandırılır.

            Atmosferdeki sera gazlarının oranı, 1750’li yıllarda başlayan sanayi devrimi sonrasında artmaya başlamış, karbondioksit oranı %40’lık bir artış göstererek 280 ppm’den 394 ppm’e ulaşmıştır. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre karbondioksit oranındaki artış öncelikle fosil yakıt kullanımından kaynaklanıyor. Kayda değer ikinci etken, başta ormansızlaşma olmak üzere arazi kullanımındaki değişimdir.

Başta kömür olmak üzere fosil yakıtların yakılması, atmosferdeki karbondioksit oranının artmasındaki ana sorumludur. IPCC’ye göre 2004 yılındaki insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının %56’sı fosil yakıt kullanımında ortaya çıkan karbondioksite aittir. Ormansızlaşma da %17’lik bir paya sahiptir . (1)

Yukarıdaki veriler ışığında şu tespiti yapabiliriz kanaatindeyim. Yaşam alanımız olan Dünya’mızı kendi elimizle öldürüyoruz. Nüfusu 8 milyarı aşan insanoğlunun yeryüzü kaynaklarını kullanırken doğaya ne kadar zarar verdiği anlaşılmalıdır. Bugün bulunduğumuz noktada fosil yakıt kullanımın azaltılması gerekmektedir. Alternatif olarak daha çevre dostu olan rüzgâr ve güneş enerjisi gibi kaynaklar değerlendirilmedir. İklim değişikliği kaynaklı yağış rejimi düzensizlikleri tarımsal faaliyetleri olumsuz etkilemektedir. Buda ihtiyacımız olan gıdayı üretmekte gelecek yıllarda daha sıkıntılı günler yaşayacağımızı göstermektedir. Yaşamımızı sürdürebilmemiz için ihtiyacımız olan iki temel kaynak olan gıda ve suya ulaşım gelecekte hiç kolay olmayacak. Yağış rejimindeki düzensizlikler barajlardaki su oranlarını ciddi oranda azaltmaktadır.  

Başka bir konuya da değinmek gerektiğini düşünüyorum. Üzerinde yaşamımızı sürdürdüğümüz Dünya adlı gezegende yalnız yaşamıyoruz. Dünya’ya verdiğimiz zarardan bizden daha çok etkilenen canlılar bulunmakta. Orman alanların azalması birçok bitki ve hayvan türünün yok olmasına neden olmaktadır. İklim değişikliği kaynaklı ısı değişimleri birçok canlının doğal yaşam ve üreme alanlarının yok olmasına sebep olmaktadır.

Dünyamızı hep beraber öldürüyoruz. Geleceğimiz olan çocuklarımızın bir bardak suya ulaşamamasının ya da bir parça ekmeğe ulaşamamasının sorumluluğu bize aittir. Bireysel olarak her birimiz yediğimiz gıdadan içtiğimiz suya, boşa açık kalan lambadan tutunda aklınıza gelen her konuda tasarruf yapmalıyız. Dünya ölüyor, korumak elimizde.

 

 

1)      https://www.wwf.org.tr/ne_yapiyoruz/iklim_degisikligi_ve_enerji/iklim_degisikligi/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SAĞLIKLI BİR DÜNYA İÇİN İNEKLER Mİ, İNSANLAR MI, AZALTILMALI?

              Dünya nüfusu 8 milyarı geçti . Nüfusu hızla artan insanoğlu kendine yeni yaşam alanları açmak için yoğun bir çaba içerisine girdi. Yeni yaşam alanının yanında hızla artan nüfusun gıda ihtiyacını karşılamak için bir yandan birim alandan daha fazla ürün elde etmeye çalışırken diğer yandan yeni tarım alanları açma çalışmalarını sürdürmektedir. Artan insan nüfusu gelişen teknoloji, ulaşım araçları enerji ihtiyacını artırmış ve bizleri daha fazla fosil yakıt kullanımına itmiştir. Günümüzde insanoğlunun yaşam tarzı dünyanın Karbon dengesini bozmuş ve küresel ısınma dolayısıyla büyük bir iklim krizi ile baş başa bırakmıştır.             Seller, orman yangınları, kuraklık insanları zor durumlarda bırakmaya devam etmektedir. Başta gıda üretimi kaynaklı olmak üzere gelecekte bizi zor günlerin beklediği aşikârdır. Tam da bu nokta devletler bu olaya karşı çözüm ar...

SAĞLIKLI İNSAN

            İnsanoğlunun ortalama ömrü 1900’lü yılların başı na kadar 30 yıl civarındaydı. Bu rakam 1950’li yıllarda 48 yıla günümüzde de 72 yıla kadar ulaştı. Son yüzyıldan önceki on binlerce yılda ortalama insan ömründeki değişim 5-10 yıl arasında değişmektedir. Son yüzyılda insan ömründeki artışın sebebi ne?   Öncelikle son yüzyıl içinde büyük gelişim sağlayan bilim teknolojileri insanı, bakterileri, virüsleri yani Dünyadaki diğer canlıları daha iyi tanımamızı sağladı. İnsan vücudunu tanıdıkça hastalıkları ve tedavi yollarını araştırmak ve çözüm bulmak daha kolaylaştı. Hastalık ajanı olan bakteri, virüs ve parazitleri tanıdıkça bunlara karşı tedavi yolları geliştirdik. Böylelikle geçmiş zamanlarda basit hastalıklardan ölen insanları tedavi etme imkânına sahip olduk. Sağlık sistemi son yüzyılda mucizevi bir gelişim sağlayarak insan ömrünün uzamasına büyük katkı sağladı.             Uzun v...

GELECEĞİN YALNIZ BİREYLERİ

       İnsanoğlu M.Ö. 10000 yılları civarında yerleşik hayata geçmiştir. Bu süreçle beraber birlikte yaşam ve topluluklar oluşturma süreci başlamıştır . İnsanoğlu neden topluluklar kurma ihtiyacı hissetti? İnsanoğlu yaradılışı gereği sosyal bir varlıktır. Bundan dolayı birlikte yaşamın yollarını aradı. Yardımlaşma, hayatta kalma, daha iyi beslenmek gibi nedenler topluluk kurma sürecini hızlandırdı. Bu süreç zamanla köyler, kasabalar ve şehirler kurulmasına sebep oldu. Günümüzde 40 milyon insanın yaşadığı şehirler bulunmaktadır. Dünya üzerindeki insan nüfusu 8 milyar civarına ulaşmıştır .  Yalnız başına yaşamını sürdürmek zorunda olan ilk insandan günümüze geçen 15 bin yıla yakın süreçte neler değişti. İnsanoğlu kendi benliğini doyurabilmek için sürekli arayış halindedir. Daima daha fazlasını istemektedir. Asıl problem buradan başlamakta. İhtiyaçlar doğrultusunda bir araya gelen insanoğlu artık yok. Yaşadığımız zaman diliminde dünyadan beklentisi kalmamış madde...