Ana içeriğe atla

DÜNYA GIDA GÜNÜ “KİMSEYİ GERİDE BIRAKMA”

 

       Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO her yıl 16 Ekim gününü “Dünya Gıda Günü” olarak kutlamaktadır. Dünya Gıda Günü kapsamında her yıl açlık, açlıkla mücadele, yetersiz beslenme, kaynakların adil paylaşımını gündeme getiriyor. Bu yıl ki tema “Kimseyi Geride Bırakma” olarak belirlendi.

          Dünya’da yaşayan insanların % 10'u açlıkla mücadele etmektedir.  Buna karşı Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre; dünyada 1.9 milyar fazla kilolu ve 650 milyon obez birey bulunmaktadır. Bu rakamlara baktığımızda üretilen gıdaların tüm insanlara yeteceği aşikârdır. Buradaki asıl sorun kaynakların adil dağıtılmaması. Başka bir deyişle bazılarımız hakkımızdan fazlasını tükettiğimiz için bazılarımız açlıkla mücadele ediyor.

    15. Yüzyılın sonlarına doğru başlayan sömürgecilik akımı dünyada yaşayan insanların kaderini değiştirdi. Güç ve zenginlik peşinde olan sözde medeni ülkeler Afrika kıtasını talan ettiler. Koca kıtanın yeraltı yerüstü tüm zenginliklerine el koydular. Hatta insanları kaçırıp köle olarak tüm dünyaya dağıttılar. 700 yıl süren ve hala devam eden bir sömürü düzeni öncelikle Afrika kıtası olmak üzere, Asya kıtasının büyük bir bölümünde açlık ve sefalet düzeninin sürmesine neden olmuştur. Son yüzyıl içinde yaşadığımız 1. Ve 2. Dünya savaşı sonucunda ülkeler arasında gelişmişlik farkları daha fazla açılmıştır.

            Kimler geride kaldı biliyor muyuz? Ya da bilmek istiyor muyuz?  Bugün bütün Afrika kıtası açlıkla mücadele ediyor. Yakın zamanda orta doğuda yaşanan savaşlardan dolayı milyonlarca insan hem evsiz yurtsuz hem de aç kaldı. Yakın zamanda yaşadığımız Rusya Ukrayna savaşı tüm dünyayı buğday krizine soktu. Yine milyonlarca insanı açlığa mahkûm etti. Son iki yıldır kendini iyiden iyiye hissettiren iklim krizi hepimizi daha fazla tedirgin etmeli. 2021 yılında ülkemizde ve bu yıl Avrupa kıtasının büyük bir bölümünde ciddi bir kuraklık yaşandı. Artık Dünya bize bir mesaj veriyor “insanlığın geleceği için beni koruyun”. Günümüzde iklim değişikliği ve küresel ısınma ile ilgili çağrı yapan ülkeler dünyayı en fazla kirleten ülkeler olması ne tuhaf değil mi? Kimlerin açlıkla mücadele ettiğini hepimiz biliyoruz ama kimlerin obesite sorunu yaşadığını da biliyoruz. Ancak bu aç gözlü tavırla dünyaya verdiğimiz zararın sonucunda hepimiz ciddi bir gıda sorunu ile karşı karşıya kalacağız.

            Gıdaya tüm insanlar rahat ulaşabilmeli ve gıda insan sağlığı açısından güvenilir olmalıdır. Ancak son dönemde dünya gündemine yapay et gibi gıda sektörünü tekelleştirecek gündemler görmekteyiz. Buna paralel olarak ineklerin yaydığı metan gazının küresel ısınmayı tetiklediği iddiaları ortaya çıktı. Bunun ardında geleneksel tarzda yapılan hayvancılığı bitirip tüm insanlığı gıda tekellerine mahkum etmek ve daha fazla insanı açlığa sürükleme amacı yatmaktadır. Dünyanın geleceği gıdasını üreten ülkelerin güçleneceği bir sürece evirilecektir. Bu da daha fazla insanın geride kalacağı anlamına gelmektedir.

            Kimseyi geride bırakma güzel bir tema. Ancak açlıkla mücadele eden ülkelere yardımda bulunan kaç ülke var dünyada. Savaştan kaçanlara yardım eden kaç ülke var. Sadece Avrupa değil bazı zengin Müslüman ülkeler kaç mülteci kabul etti ya da açlıkla mücadele eden ülkelere ne kadar yardım yapıldı. Asıl sorun burada tüm devletler popülist politikalar üretiyorlar. Ancak iş sorunu çözmeye gelince herkes kör ve sağır. Yaşadığımız gezegen Dünya tüm insanları beslemeye yeter. Yeter ki biz elimizdeki ile yetinmeyi ve paylaşmayı bilelim. Buna hepimiz kendi çevremize en yakınımıza bakarak başlayalım.  Hz. Ömer (r.a.)’in “Dağlara buğdaylar serpin Müslüman ülkede kuşlar aç kaldı demesinler” sözünü hatırlayalım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SAĞLIKLI İNSAN

            İnsanoğlunun ortalama ömrü 1900’lü yılların başına kadar 30 yıl civarındaydı. Bu rakam 1950’li yıllarda 48 yıla günümüzde de 72 yıla kadar ulaştı. Son yüzyıldan önceki on binlerce yılda ortalama insan ömründeki değişim 5-10 yıl arasında değişmektedir. Son yüzyılda insan ömründeki artışın sebebi ne?   Öncelikle son yüzyıl içinde büyük gelişim sağlayan bilim teknolojileri insanı, bakterileri, virüsleri yani Dünyadaki diğer canlıları daha iyi tanımamızı sağladı. İnsan vücudunu tanıdıkça hastalıkları ve tedavi yollarını araştırmak ve çözüm bulmak daha kolaylaştı. Hastalık ajanı olan bakteri, virüs ve parazitleri tanıdıkça bunlara karşı tedavi yolları geliştirdik. Böylelikle geçmiş zamanlarda basit hastalıklardan ölen insanları tedavi etme imkânına sahip olduk. Sağlık sistemi son yüzyılda mucizevi bir gelişim sağlayarak insan ömrünün uzamasına büyük katkı sağladı.             Uzun ve ...

VETERİNER HEKİMLİKTE GEÇMİŞ VE GELECEK

  Veteriner Hekimlik mesleğinin insanoğlunun geleceğinde önemli bir rolü olduğunu son dönemde yaşanan zoonoz kökenli hastalıkların artışıyla tüm dünya öğrendi ve bu bize ağır bedeller ödetti. Gelişmiş ülkeler Veteriner hekimlik altyapılarına yatırım yaparak güçlendirmeye çalışıyorlar. Ülke olarak biz hala Veteriner Hekimlik mesleğini birilerine anlatmak ile uğraşmaya devam ediyoruz. Veteriner hekimlik mesleği tarihi beşeri hekimlik ile doğrudan bağlı ve tarihi binlerce yıl öncesine dayanan bir meslek gurubudur. Bunu anlatmaktan ve söylemekten bıkmayacağız. Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesine 1994 yılında kayıt olan ikinci dönem mezunlarındanım. Bir koridorda Ziraat, Veteriner ve İlahiyat Fakültelerinin ortak derslikleri vardı. Bazen derslik bulamaz bahçede ders yapardık.  Birçok derse dışarıda üniversitelerden hocalar geliyordu. Hastane veya klinikten bahsetmeye gerek yok zaten. Bu şartlarda Türkiye’nin dört bir yanından gelmiş pırıl pırıl genç Veteriner Hekim adayları ol...

SOKAK HAYVANLARI MI SOKAĞA TERK EDİLEN HAYVANLAR MI? SUÇLU KİM?

            Sokak hayvanları diye literatürümüzde yer alan tabiri biraz inceleyelim. Sokak hayvanlarından kastımız çoğunlukla sokaklarda yaşayan sahipsiz kedi ve köpeklerdir. İnsanlar ile sokak hayvanlarının yolunun kesişmesi binlerce yıl öncesine dayanmaktadır. Köpeklerin 14 bin yıl önce evcilleştirildiği tahmin edilmektedir. Kedilerin evcilleştirilmesi ise 4 bin yıl öncesine dayanmaktadır. Binlerce yıl önce evcilleştirdiğimiz kedi ve köpeklerle ortak yaşam alanlarımızı, yiyeceklerimizi paylaştık. Evcilleşen kedi ve köpekler insanoğluna muhtaç kaldı. İnsanoğlu tarım ve hayvancılıkla uğraşan küçük köy ve kasabalar halinde yaşamını sürdürdüklerinde kedi ve köpekler henüz sokak hayvanı olarak tanımlanmamıştı. Artan insan nüfusu ile beraber kurulan büyük şehirler insanlar ve hayvanlar arasındaki bağları azaltıp hayvanların sahipsiz kalmasına yol açmıştır. Netice günümüzde ciddi bir sorun olarak görülen sokak hayvanları sorunu olarak karşımıza çıkmıştır. ...