Ana içeriğe atla

ÜRETEN İNSAN – TÜKETEN İNSAN

    İnsanoğlu üreten olmak yerine neden tüketen olmayı tercih ediyor? İnsanoğlu ilkel yaşamdan günümüze kadar en doğal ihtiyaç olan beslenme ihtiyacını karşılamak için mücadele etti. Ateşin keşfi, avcılık ile besin ihtiyacını karşılamanın yolunu açtı. Ardından tarımı öğrendi. 10.000 yıl önce buğday ile başlayan tarımsal faaliyetler zamanla çeşitlenerek arttı. İlk başlarda sadece kendi ihtiyacını karşılamak için avlandı ve üretti. 
    Dünya üzerinde insan nüfusu artmaya başlayınca ilk takas ile ticaret başladı. Ticaret para icat edilene kadar takas ile yapıldığı için daha fazla üretme ve avlanma ihtiyacı doğdu. Lidyalılar M.Ö. 7.yüzyılda parayı icat edince üretim ihtiyacı daha fazla arttı. Para insanlarda birikim yapılma arzusunu doğurdu. Zenginleşme işte bu dönem başladı. Artık yatırım aracı olan değerli madenler ticarette kullanılıp biriktiriliyordu. 
    Ticaretin para üzerinden dönmesiyle, üretmeyen sadece satışa aracılık eden tüccar sınıfı oluştu. Bu olayın devamı insanoğlunun üretenler ve tüketenler diye iki sınıfa ayrılmasına neden oldu. Başlarda üreten kesimin çoğunlukta olduğu bu sistem gayet güzel işliyordu. Bu sayede Baharat yolu ve İpek yolu gibi ticaret yolları gelişti. Bir çok insan daha önce tanışmadığı yiyecek, giyecek ..vb. ürünlerle tanışmış oldu.
Deniz ve havayolu ulaşımının hızlı gelişimi, üretilen tüm ürünlerin bütün dünyaya ulaşımının kapısını açtı. Artık bir kıtada üretilen bir ürün çok kısa bir süre içerisinde tüm dünyada marketlerde yerini alabilmekteydi. Bu süreç üretim yapan kesimin daha fazla üretme çabasına girmesine sebep oldu.  İnsanların büyük bir kısmının üretim zincirinin dışına çıkıp tüketici sınıfında yer almasına sebep oldu. 
Market raflarında her türlü ürünü satın alırken artık beslenme ihtiyacına göre tüketim büyük oranda son buldu. Işıltılı market raflarının albenisi insanoğlunu sınırsız tüketen bir canavara çevirdi. Bunun altında yatan temel sebepte üretimden kopan insanoğlunun üretimin ne kadar zor ve emek isteyen bir iş olduğunu unutmasıdır. Üretim aşamasında bulunup alın teri dökmeyen tüketim toplumu büyük bir israfa sebep olmaktadır. Bir yanda ticaretle zenginleşen ve israfta birbiri ile yarışan ülkeler varken, diğer yanda açlıktan ölen insanlar. 
İnsanoğlu tüketim alışkanlığını değiştirip üretimin ne kadar değerli olduğunun farkına varmazsa; 8 milyara yaklaşan dünya nüfusunu beslemek imkânsız hale gelecektir. Hele ki hızla yaşanan tarım arazilerinin betonlaşması geleceğimizin pek parlak olmadığını bize göstermektedir. Artık ticaret öncesi döneme dönme imkânımız olmadığına göre israf etmemeli ve ihtiyacımıza göre alışveriş yapmalıyız.
Mehmet HÜSEYİNOĞLU

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SAĞLIKLI İNSAN

            İnsanoğlunun ortalama ömrü 1900’lü yılların başına kadar 30 yıl civarındaydı. Bu rakam 1950’li yıllarda 48 yıla günümüzde de 72 yıla kadar ulaştı. Son yüzyıldan önceki on binlerce yılda ortalama insan ömründeki değişim 5-10 yıl arasında değişmektedir. Son yüzyılda insan ömründeki artışın sebebi ne?   Öncelikle son yüzyıl içinde büyük gelişim sağlayan bilim teknolojileri insanı, bakterileri, virüsleri yani Dünyadaki diğer canlıları daha iyi tanımamızı sağladı. İnsan vücudunu tanıdıkça hastalıkları ve tedavi yollarını araştırmak ve çözüm bulmak daha kolaylaştı. Hastalık ajanı olan bakteri, virüs ve parazitleri tanıdıkça bunlara karşı tedavi yolları geliştirdik. Böylelikle geçmiş zamanlarda basit hastalıklardan ölen insanları tedavi etme imkânına sahip olduk. Sağlık sistemi son yüzyılda mucizevi bir gelişim sağlayarak insan ömrünün uzamasına büyük katkı sağladı.             Uzun ve ...

VETERİNER HEKİMLİKTE GEÇMİŞ VE GELECEK

  Veteriner Hekimlik mesleğinin insanoğlunun geleceğinde önemli bir rolü olduğunu son dönemde yaşanan zoonoz kökenli hastalıkların artışıyla tüm dünya öğrendi ve bu bize ağır bedeller ödetti. Gelişmiş ülkeler Veteriner hekimlik altyapılarına yatırım yaparak güçlendirmeye çalışıyorlar. Ülke olarak biz hala Veteriner Hekimlik mesleğini birilerine anlatmak ile uğraşmaya devam ediyoruz. Veteriner hekimlik mesleği tarihi beşeri hekimlik ile doğrudan bağlı ve tarihi binlerce yıl öncesine dayanan bir meslek gurubudur. Bunu anlatmaktan ve söylemekten bıkmayacağız. Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesine 1994 yılında kayıt olan ikinci dönem mezunlarındanım. Bir koridorda Ziraat, Veteriner ve İlahiyat Fakültelerinin ortak derslikleri vardı. Bazen derslik bulamaz bahçede ders yapardık.  Birçok derse dışarıda üniversitelerden hocalar geliyordu. Hastane veya klinikten bahsetmeye gerek yok zaten. Bu şartlarda Türkiye’nin dört bir yanından gelmiş pırıl pırıl genç Veteriner Hekim adayları ol...

SOKAK HAYVANLARI MI SOKAĞA TERK EDİLEN HAYVANLAR MI? SUÇLU KİM?

            Sokak hayvanları diye literatürümüzde yer alan tabiri biraz inceleyelim. Sokak hayvanlarından kastımız çoğunlukla sokaklarda yaşayan sahipsiz kedi ve köpeklerdir. İnsanlar ile sokak hayvanlarının yolunun kesişmesi binlerce yıl öncesine dayanmaktadır. Köpeklerin 14 bin yıl önce evcilleştirildiği tahmin edilmektedir. Kedilerin evcilleştirilmesi ise 4 bin yıl öncesine dayanmaktadır. Binlerce yıl önce evcilleştirdiğimiz kedi ve köpeklerle ortak yaşam alanlarımızı, yiyeceklerimizi paylaştık. Evcilleşen kedi ve köpekler insanoğluna muhtaç kaldı. İnsanoğlu tarım ve hayvancılıkla uğraşan küçük köy ve kasabalar halinde yaşamını sürdürdüklerinde kedi ve köpekler henüz sokak hayvanı olarak tanımlanmamıştı. Artan insan nüfusu ile beraber kurulan büyük şehirler insanlar ve hayvanlar arasındaki bağları azaltıp hayvanların sahipsiz kalmasına yol açmıştır. Netice günümüzde ciddi bir sorun olarak görülen sokak hayvanları sorunu olarak karşımıza çıkmıştır. ...